Okullar kapandığında herkes gibi Elif de sayılı günleri bekliyordu: Yaz tatili! İstanbul’un kalabalığından uzakta, her yaz ailesiyle birlikte gittikleri küçük bir Ege kasabasında geçireceklerdi tatillerini. Deniz, dondurma, uzun günler ve yıldızlı geceler onu bekliyordu. Ancak bu yaz, Elif’in hayatında unutulmayacak bir dönüm noktası olacaktı.
Elif 14 yaşındaydı. Okumayı, resim yapmayı ve denizi izlemeyi çok severdi. Kasabada dedesinin küçük ama şirin bir evi vardı. Bahçesinde zeytin ağaçları, sarmaşıklarla sarılmış eski bir kuyu ve tahta bir salıncak bulunurdu. Elif, her sabah kuş sesleriyle uyanır, çıplak ayakla toprağa basarak bahçede dolaşırdı.
Bir gün, dedesiyle eski sandıkların bulunduğu tavan arasına çıktılar. Dedesinin gençliğinden kalma kitaplar, siyah beyaz fotoğraflar, sararmış mektuplar vardı. Elif, eski bir defter buldu. Kapakta şunlar yazılıydı:
“Saklı Koy’un Güncesi – 1974”
Merakı iyice artmıştı. Defteri açtığında dedesinin gençlik yıllarında gittiği, haritalarda bile olmayan bir koydan bahsediliyordu. Defterde sadece tarifler değil, bu koya ulaşanların farklı bir zaman deneyimi yaşadığı yazıyordu. “Bir gün sen de bulacaksın,” diye bitiyordu satırlar.
O andan itibaren Elif’in aklında tek bir şey vardı: Saklı Koy’u bulmak.
Ertesi sabah, haritada yer almayan o gizemli koyu aramak için sırt çantasını hazırladı. Yanına su, bir not defteri, güneş kremi ve dedesinin günlüğünü aldı. Kıyı boyunca yürümeye başladı. Sarp kayalıkları, dar patikaları geçti. Saatlerce yürüdü ama yorgunluğuna rağmen içinde garip bir huzur vardı.
Sonunda ağaçlarla çevrili, gözlerden uzak, bembeyaz kumlu bir koy buldu. Deniz cam gibi durgundu. Etrafta ne tekne ne insan vardı. Gerçekten saklıydı. Elif, suya girdiğinde her şey değişti. Su sanki zamanı yavaşlatıyordu. Dalgaların sesi daha derin, gökyüzü daha parlaktı. Kumsalda oturup defteri yeniden okudu. Dedesinin yazdığı yer tam burasıydı!
O andan sonra her gün oraya gitmeye başladı. Denize giriyor, resim yapıyor, hayal kuruyordu. Bir gün kumların arasında küçük bir kutu buldu. İçinde bir not vardı:
“Eğer bu satırları okuyorsan, zaman sana da başka bir hikâye yazıyor demektir.”
Elif, o yaz boyunca sadece bir koy değil, kendini de keşfetti. Yeni bir defter tuttu. Her gün gördüklerini, düşündüklerini, hissettiklerini yazdı. Kendi “Saklı Koy Günlüğü”nü…
Yaz bittiğinde geri döndü ama ruhunda o koyun huzuru ve sırrı vardı. Artık sadece bir tatil değil, bir yolculuktu onun için yazlar.
Yıllar sonra Elif, bir yazar oldu. İlk kitabının adı belliydi:
“Saklı Koy’un Ardındaki Zaman.”