Yaralı Zamana Karşı

Gidiyorsun,
Sessiz bir akşamın soğuk rüzgarında.
Sözler, dudağımda titrek bir mum ışığı,
Alevi her an sönmeye hazır.
Bakışların hala dokunuyor içimde bir yerlere,
Ama uzaklaşıyor adımların,
Her adımında, bir hayat benden eksiliyor.

Bir ayrılığın hikayesini kim yazabilir ki tam?
Kim anlatabilir bir kalbin paramparça oluşunu?
Saatler ağır, kurşun gibi,
Ve zaman, sanki sana çalışıyor.
Sensiz geçen her saniye,
Bir kuyunun derinliğine düşüyor,
Ulaşılamaz, karanlık ve sessiz.

Sokaklar, bizsiz ne kadar boş şimdi,
O eski yürüdüğümüz yollar
Sanki yas tutuyor ardımızdan.
Ağaçlar bile eğilmiş gibi,
Dalların ağırlığı bizim suskunluğumuzdan.
Hangi çiçek açar böyle bir mevsimde?
Hangi kuş şarkı söyler?

Ellerim artık bir yabancı gibi,
Tuttuğum avuçlarının sıcaklığını arıyor.
Ama yok,
Sen yoksun.
Sanki bir şehir kaybolmuş haritalardan,
Sanki yıldızlar terk etmiş geceyi.

Hatırlar mısın?
Bir gün dönmüştük birbirimize,
Dünya sessizleşmişti o an.
Şimdi ise, bir veda dokunuyor kalbimize,
Her şey sesli, her şey acımasız.
Bir gitmek böylesine acımasız olabilir mi?

Gözlerin,
Son bakışın,
O anın ağırlığı içime kazındı.
Gözlerimde hala sana dair bir şeyler var,
Ama birer hüzün kristaline döndüler.
Ve dudaklarımda adın,
Rüzgara karışıyor, kayboluyor her seferinde.

Seni sevmenin anlamı,
Seni kaybetmekle yazılmış gibi.
Bir hikaye yazıyoruz,
Ama sonu hep aynı.
Sen gidiyorsun,
Ben kalıyorum.

Ve şimdi,
Bu ayrılığın ortasında,
Bir şair gibi değil,
Bir enkaz gibi duruyorum.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back To Top