Bir zamanlar, yemyeşil ormanlarla çevrili büyük bir dağ eteğinde küçük bir sincap yaşardı. Adı Çıtır’dı. Çıtır, neşeli, meraklı ve enerjik bir sincaptı. Her gün, ormanın derinliklerine doğru koşar, ağaçların dallarına tırmanır, yaprakların arasındaki saklambaç oyunlarını oynardı. En sevdiği şey, ormanın meyve dolu ağaçlarından fındık toplamaktı. Ama Çıtır’ın tek bir sorunu vardı: Çok ama çok unutkan bir sincaptı!
Bir sabah, Çıtır yine ormanın bir köşesinden diğerine koşarken, çok sevdiği fındık toplama işine başlamadan önce, bir karar verdi. “Bugün çok fazla fındık toplayacağım ve hiç unutmadan hepsini kış için saklayacağım!” dedi kendi kendine. Ama tabii ki Çıtır’ın unutkanlığı hemen devreye girdi.
Çıtır, fındıklar için uygun yerler ararken, birden karşısına yaşlı bir kaplumbağa çıktı. Kaplumbağa, yavaşça ama güvenli bir şekilde ilerliyordu.
“Merhaba, Çıtır!” dedi kaplumbağa, biraz soluklanarak. “Bugün yine ormanın neşesini mi paylaşıyorsun?”
“Merhaba Kaplumbağa!” dedi Çıtır. “Evet, bugün çok fazla fındık toplayacağım. Kışa hazırlık yapmam gerek. Ama bazen her şeyin bu kadar hızına yetişmek zor oluyor. Neyse ki ormanda her şey beni bekliyor!”
Kaplumbağa gülümseyerek, “Bunu yaparken, acele etmemelisin,” dedi. “Sabırlı olmak, büyük işler yaparken en önemli şeydir. Hızlı gitmek bazen bir şeye odaklanmayı zorlaştırır.”
Çıtır, kaplumbağanın söylediklerini kafasında bir kenara not etti. Ama bir süre sonra tekrar koşturmuş ve kaybolmuş bir şekilde fındık toplamaya başlamıştı.
Bir hafta boyunca, Çıtır her gün ormanda koşarak fındıklarını topladı. Her seferinde bir yere bırakıyor, sonra başka bir yere gidiyor, derken ilk topladığı fındıkları unuturdu. Sonunda, ormanın içinde fındıkları bir türlü bulamıyordu. Kış gelmeden önce, ormanı dolaşmaya ve fındıklarını toparlamaya karar verdi. Ama ne yazık ki hiçbiri yerinde değildi.
Bir sabah, ormanın ortasında üzgün bir şekilde otururken, yanına bir arkadaşı geldi. Bu kez bir tavşandı. Tavşan çok hızlıydı, tıpkı Çıtır gibi.
“Ne oldu, Çıtır?” diye sordu tavşan. “Bugün de bir şeyler toplayamadın mı?”
Çıtır kafasını iki yana salladı. “Evet,” dedi. “Fındıklarımı bir türlü bulamıyorum! Hep bir yere koyuyor, sonra unutuyorum. Kış yaklaşırken nasıl geçineceğim bilmiyorum.”
Tavşan, gülümsedi ve Çıtır’a yaklaşarak, “Bunu her zaman yapıyorsun, değil mi?” dedi. “Bence, hızla hareket etmek yerine, her şeyin doğru yerde olduğundan emin olmak için biraz zaman ayırmalısın.”
Çıtır, tavşanın söylediklerini düşündü. “Evet, belki de sabırlı olmalı ve her şeyin düzgün bir şekilde toplandığından emin olmalıyım,” dedi.
O günden sonra, Çıtır çok daha dikkatli olmaya başladı. Ormanın her köşesini keşfetti, fındıkları toparlarken yerlerini not aldı. Hızla hareket etmek yerine, her bir adımını planladı. Bir ay sonra, Çıtır’ın ormanda ne kadar çok fındık biriktirdiğini gören diğer hayvanlar çok şaşırdılar. Çıtır, sabırla ve dikkatle tüm kış için yeterli yiyeceği toplamıştı.
Bir sabah, kar yağıyor ve kışın ilk soğukları ormanı sararken, Çıtır güvenle yuvasına geri dönerken gülümsedi. “İşte bu!” dedi. “Bazen sabır, en güzel ödüldür. Ve en değerli şey, her işin sonunda huzur içinde yaşamak.”
O günden sonra, Çıtır, her şeyin bir zamanı olduğunu ve acele etmenin hiçbir işe yaramadığını öğrendi. Orman daha huzurlu, Çıtır ise daha dikkatliydi. Çünkü sabır, ona büyük bir mutluluk getirmişti.
Son.