Günlerden bir gün, ormanda üç tane arkadaş gezintiye çıkmışlar. Ormanın derinliklerinde gezerek hem keşif yapmak hem de eğlenmek istiyorlarmış. Bu arkadaşlar Ahmet, Cemil ve Yusuf adında kişilermiş. Ormanda çok güzel ağaçlar varmış. Birbirinden güzel ve taze çiçek kokuları ile adeta mest olmuşlar.
Ormanın içinden geçen derede ayaklarını ıslatmışlar. O kadar mutluymuşlar ki bu anın ölümsüz olması adına fotoğraf bile çekmişler.
Üç arkadaştan en büyükleri olan Ahmet bir patika yol gibi bir yer görmüş. Cemil ve Yusuf’a o yolu göstermiş. Beraber üç arkadaş o yol üzerinde yürümeye başlamışlar. Yolun sonunun nereye çıkacağını merak ederlerken, ormanda birdenbire bambu ağacının tepesinden bir panda yere yuvarlanmış.
Üç arkadaş da şaşkın bir şekilde birbirlerine bakmışlar. Pandanın da yüzüne ilginç bir şaşırma ifadesi varmış. O anda korkmuşlar. Fakat pandanın bir anda arkasını dönüp usulca gittiğini görmüşler.
Giderken de yerde bulduğu yiyecekleri alıyormuş. Onları taşımaya çalışıyormuş. Üç arkadaş da pandayı gittiği yere kadar izlemeye karar vermişler. Dere tepe düz gitmişler. Sonunda bir mağaramsı bir yer görmüşler
Orada bakmışlar ki pandanın da yavrusu var. Yavrusu annesinden yemek bekliyormuş.
Annesi bulduğu yemekleri hemen yavru pandaya vermiş. Bunu gören Ahmet, Cemil ve Yusuf ise yavru pandaya bütün bulduğu yiyeceği veren anne pandanın da aç olduğunu görünce, çevreden yiyecek toplamışlar.
O yiyecekleri giderek anne pandaya vermişler. Anne pandanın ise gözlerindeki gülümsemeyi görünce çok mutlu olmuşlar.
Ormanda geçen bu sürede hem gezmişler hem de keyifli anılar biriktirmekle birlikte, aynı zamanda bir pandaya yani bir anneye yardımcı olmaları onlara bir kez daha yaşamanın ne kadar değerli olduğunu göstermiş.