Karla kaplı dağların eteklerinde, küçük ve sakin bir köy vardı. Adı Karçay’dı. Bu köy, yılın neredeyse altı ayı kar altında kalır, bembeyaz örtüsüyle adeta bir masal diyarını andırırdı. İşte bu köyde, 13 yaşında, hayal gücü çok geniş bir çocuk yaşardı: Mert.
Mert, karı çok severdi. Okullar tatil olduğunda, arkadaşları sobalı odalarda battaniyeye sarılıp çizgi film izlerken, o dışarı çıkar, karın içinde hayaller kurardı. Ancak bu yıl kış tatili biraz farklı olacaktı. Çünkü Mert, dedesinin yıllardır bahsettiği “Buz Vadisi”ni keşfetmeye karar vermişti.
Dedesi hep anlatırdı: “Dağın arkasında, kimsenin gitmeye cesaret edemediği bir vadi var. Orada zaman farklı akar. Bembeyaz ama asla erimeyen bir buz mağarası vardır.” Köydeki herkes bu hikâyeleri masal sanırdı. Ama Mert, içten içe bunun gerçek olduğuna inanıyordu.
Bir sabah, erkenden kalktı. Termosuna sıcak çay koydu, sırt çantasına yiyecek, fener ve haritasını aldı. Annesine, “Arkadaşlara gidiyorum,” deyip sessizce yola koyuldu. Kar dizlerine kadar çıkıyordu ama heyecanı, soğuğu hissettirmiyordu.
Saatler süren yürüyüşten sonra, dağın öteki yüzüne geçti. Burada, kar daha farklıydı; sanki hava durgundu, zaman yavaşlamıştı. Sonunda vadinin girişini buldu. İki devasa kayanın arasından geçerken hafif bir uğultu duydu. Sanki biri fısıldıyordu: “Hoş geldin.”
İçeri girdiğinde gözlerine inanamadı. Mağaranın içi, mavi kristallerle kaplıydı. Tavandan sarkan sarkıtlar arasında ışık kırılıyor, gökkuşağı renkleri dans ediyordu. Ortada büyük bir buz küresi vardı. Mert, yaklaşınca kürenin içinde bir görüntü belirdi: kendi köyü ama yüz yıl önceki hali!
Mert, bu küre sayesinde geçmişe kısa yolculuklar yapabildiğini fark etti. Her dokunuşta başka bir hikâye, başka bir anı canlanıyordu. Buz Vadisi, köyün unuttuğu tarihini saklıyordu.
Saat geç olmuştu. Mert, eve dönmek zorundaydı ama bir sırrı vardı artık. O günden sonra her tatilde vadinin yolunu tuttu. Köyün tarihini yazmaya başladı. Kimse onun bu bilgileri nereden öğrendiğini anlayamıyordu.
Yıllar geçti. Mert büyüdü, tarih öğretmeni oldu. Her kış, öğrencilerine Karçay Köyü’nün unutulmuş hikâyelerini anlatır, göz kırparak şöyle derdi:
“Bazen masallar, yalnızca masal değildir.”