Bir zamanlar, ormanın derinliklerinde bir karga yaşarmış. Bir gün, karga güzel bir peynir parçası bulmuş ve bunu gagasında taşıyarak bir ağacın dalına konmuş. Peynirin kokusu o kadar güzelmiş ki, karga bir an olsun onu yemeyi düşünmüş ama bir yandan da gururlanarak bir süre ağacın dalında durmayı tercih etmiş.
O sırada ormanda kurnaz bir tilki yürüyormuş. Tilki, karganın gagasında peynir parçasını görünce hemen aklından bir plan yapmış. Düşünmeden yaklaşmış ve kargaya seslenmiş:
“Ah, ne güzel bir kuşsun! Kanatların ne kadar parlak ve tüylü! Çok etkileyici! Eğer sesin de görüntün kadar güzelse, eminim senin şarkını dinlemek harika olur. Bir şarkı söylesene, kargacığım!”
Karga, tilkinin iltifatlarını duyunca biraz gururlanmış. Her zaman kendi güzelliğinden ve şarkı söyleme yeteneğinden övünürmüş. Tilkinin sözleri onu daha da heyecanlandırmış ve hemen şarkı söylemeye başlamış. Ancak, karga şarkı söylemek için ağzını açar açmaz, gagasında taşıdığı peynir düşüp yere yuvarlanmış.
Tilki, hemen peynir parçasını kapmış ve karga’ya dönüp gülerek demiş ki:
“Ah, senin şarkın ne kadar güzeldi! Ama maalesef, şimdi sadece aç gözlülüğün ve kibirin seni buraya getirdi. Eğer o kadar da gururlanmasaydın, peynirini kaybetmezdin!”
Karga, yaptığı hatayı fark etmiş ama artık iş işten geçmişti. Tilki, peynirini alıp ormanın derinliklerine doğru giderken, karga bir ders almış ve bir dahaki sefere dikkatli olacağına karar vermiş.
Fablın Sonu.
Ders: Aşırı gurur ve kibir, bazen en değerli şeyleri kaybetmeye yol açar.