Geyik Masalı

Bir zamanlar, yemyeşil dağların arasında, derin ormanlarla çevrili bir köy vardı. Bu köyün yakınında, insanların çok sevdiği, asil ve narin bir geyik yaşardı. Bu geyik, çevresindeki her canlıyla dosttu. Ormanın kuşları, kelebekleri, hatta çapkın tavşanları bile onunla vakit geçirmekten büyük keyif alırdı.

Köy halkı, bu güzel geyiği görmek için sık sık ormana giderdi. Onu izlemek, herkesin gönlünü rahatlatır, huzur verir ve umut aşılar gibiydi. Geyik, bir efsane gibi anlatılan hikayelere de konu olmuştu. Kimileri onun bir orman perisi tarafından korunduğunu, kimileri ise kutsal bir varlık olduğunu düşünürdü. Ancak herkesin hemfikir olduğu bir şey vardı: Geyiğe zarar vermemek ve onun yaşadığı ormana saygı duymak gerekiyordu.

Bir gün, köye uzaklardan bir avcı geldi. Bu adam, yıllardır dağ bayır dolaşıp hayvanları avlayan biriydi ve ormanda yaşayan geyiğin ününü duymuştu. Onun güzel boynuzlarını bir ödül gibi görüp sahip olmak istedi. Köy halkı, avcıyı bu düşüncesinden vazgeçirmeye çalıştı. Ancak avcı, kimseyi dinlemeden ormana daldı.

Geyik, avcının yaklaşmakta olduğunu hissetti. Onun kararlı adımlarını, kalbindeki açgözlülüğü, hatta nefesindeki sertliği bile algılayabiliyordu. Ormanın derinliklerine doğru sessizce ilerledi. Ama avcı inatçıydı. Saatler boyunca geyik izini sürdü.

Tam o anda, ormanın içinden garip bir rüzgar esti. Ağaçların yaprakları fısıldamaya, kuşlar havalanmaya başladı. Avcı, geyiği tam karşısında gördüğünü sandı. Fakat bu görüntü bir anlığına parladı ve ardından gözden kayboldu. Ormanın sessizliği avcının içine korku saldı.

Avcı, yolunu kaybederek ormanın içinde dolanıp durdu. Nihayet, güneş batarken bir açıklığa ulaştı. Orada, yaşlı bir kadın onu bekliyordu. Kadın, avcıya sert bir bakışla şöyle dedi:

“Ormanda yaşayan her canlının bir görevi vardır. Geyik de bu ormanın kalbidir. Eğer onu avlarsan, bu ormanla birlikte kendi yolunu da kaybedersin.”

Avcı, kadının sözlerinden ürkse de itiraz etmeye kalktı. Ancak o anda, kadının yanındaki geyik belirdi. Onun gözlerindeki bilgelik ve derinlik, avcının içinde bir şeyleri değiştirdi. Geyiğe baktıkça, elindeki tüfeğin ağırlığı çoğaldı. Sonunda tüfeğini yere bırakarak geri dönmeye karar verdi.

Avcı köye döndüğünde, eskisinden farklı bir insana dönüşmüştü. Geyiği avlamamıştı, ama bu karar onun hayatını değiştirmişti. Köy halkı, bu hikayeyi nesilden nesle anlattı. O günden sonra ormana giren kimse, geyiğin varlığına zarar vermeye cesaret edemedi.

Efsaneye göre, o geyik hâlâ ormanda yaşarmış. Onu görebilenlerin kalbine huzur, aklına bilgelik yerleşirmiş. Ve her rüzgarda, ormanın derinliklerinden bir fısıltı yükselirmiş:

“Doğanın kalbini korursan, kendi kalbini de bulursun.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back To Top