Bir zamanlar, yüksek dağların zirvesinde ve engin ormanların içinde, birbirinden güçlü iki kuş yaşarmış: Biri, yavaş ama güçlü kanatlarıyla bilinen kartal; diğeri ise hızının ve çevikliğinin ününü her tarafa duyurmuş olan atmaca.
Kartal, gökyüzünde süzülen, güçlü ve görkemli bir kuştu. Herkes ona saygı gösterir, ormanın en yüksek noktalarından, geniş vadilerden ve okyanuslardan avını kolaylıkla bulabilirdi. Uçarken rüzgarı keskin kanatlarıyla yarar, dağları aşar, gökyüzünü kendi hâkimiyetinde tutardı.
Atmaca ise, daha küçük ve çevik bir kuştu. Hızı ve çevikliğiyle tanınırdı. Kıvrak hareketleri ve hızla manevra yapabilme yeteneği, onu diğer kuşlardan farklı kılardı. Çoğu zaman yüksek sesle öterek, hızlı uçuşlarıyla dikkat çekerdi. Kartal gibi uzun süreli uçuşlar yapmazdı ama her anına dikkat eder, ani çıkışlarıyla her türlü avı yakalayabilirdi.
Bir gün, ormanın kuşları arasında bir konuşma başlamıştı. “En güçlü kuş hangisidir?” diye soruluyordu herkes birbirine. Kartal, gökyüzüne bakarak, kendine güvenle:
– “Elbette ben. Güçlü kanatlarım ve yüksek irademle gökyüzünün hakimi ben olmalıyım,” dedi.
Atmaca, bu söze hemen itiraz etti:
– “Senin güçlülüğün doğru olabilir, ama ben hızımı ve çevikliğimi kullanarak daha fazlasını başarırım. Güç her zaman kazanmaz. Hız ve çeviklik gerçek zaferi getirir.”
Kartal, atmaca ile bu konuda tartışmaya girmek istemedi fakat bir gün bu tartışma daha da büyüdü. Diğer kuşlar da iki kuşun hangi yönde haklı olduğunu merak ediyordu. Bir öneri geldi:
– “Bir yarış yapalım. Her ikiniz de aynı hedefe uçun. Göreceğiz ki kim, hangi yetenekle haklıdır. Kim daha önce o noktaya ulaşırsa, ormanın hakimi o olur.”
Atmaca hemen kabul etti, çünkü kısa sürede mesafe kat edebilecek hızda bir kuştu. Kartal ise biraz düşündü ve sonunda kabul etti. Çünkü o, sabırlıydı ve gücüyle her zorluğu aşabileceğine inanıyordu.
Yarış günü geldi. Atmaca, hızla havalanarak başlamak için hazırlandı. Kartal ise sakin bir şekilde uçuşa geçmeden önce derin bir nefes aldı. Yarış başladığında atmaca öne geçti, hızla gökyüzünde süzüldü ve kartaldan çok daha hızlı bir şekilde ilerliyordu. Kartal, sabırla ama büyük bir kararlılıkla yavaşça takip etti.
Atmaca, ne kadar hızlı uçarsa uçsun, bir noktada yavaşlamak zorunda kaldı. Hızla uçarken yorulmuştu, kanatları hızla çırptıkça güç kaybetmeye başlamıştı. Kartal ise sakin bir şekilde, kesintisiz ve uzun süre uçmak için doğasına uygun olarak yol alıyordu. Yavaş ama emin adımlarla, vakit kaybetmeden hedefe doğru ilerlemeye devam etti.
Atmaca bir süre sonra yavaşladı, güçsüzleşti ve bir kenara çekilmek zorunda kaldı. Kartal ise sabırla, güçlükle ama azimle hedefe doğru uçtu. Sonunda, kartal hedefe en önce ulaşan kuş oldu.
Kartal, yavaşça iniş yaparken atmaca ona yaklaşarak, başını eğdi ve şöyle dedi:
– “Sen haklısın. Hız bazen önemli olsa da, gerçek güç sabırla ve kararlılıkla gelir. Benim hızım, gücünü taşıyan kadar anlamlı değilmiş.”
Kartal, nazikçe gülümsedi:
– “Hız elbette önemlidir, atmaca. Ama sabır, kararlılık ve gücün doğru bir şekilde kullanılması uzun vadede zaferi getirir. Hem bazen yavaş ilerlemek, en sağlam ve en güvenli yoldur.”
Atmaca bu dersten sonra, hızın ne kadar önemli olduğunu biliyor ama aynı zamanda doğru zamanı ve doğru yolu seçmenin de en az hız kadar değerli olduğunu anlamıştı.