“Azizlik etmek” deyimi, Türkçede genellikle birinin kötü bir davranışta bulunması, haksızlık yapması veya vicdansızca bir tutum sergilemesi anlamında kullanılır. Bu deyim, bir kişinin başkasına zarar vermek için kötülük yapması, adaletsiz bir şekilde hareket etmesi, hatta bazen bu davranışlarını gizlemeyerek açıkça sergilemesi durumlarını tanımlar.
Okumaya devam et
Bu atasözü, büyük oranda zor bir halden veya kötü bir vakit içinden, en düşük zararla çıkılacağını bize söylemek isteyen bir nasihattır. Yani, bir kişi ya da topluluk, bir işte veya yaşamında bir zarar ile karşılaştığında, bu zararın boyutları ne kadar büyük olursa olsun, daha fazla zarar edilmeden durumu tersine çevirmesi, sonradan gelecek olan daha büyük kayıplardan korunması anlamına gelir.
Okumaya devam et
“Armut dibine düşer” atasözü, bir çocuğun, genellikle doğrudan ya da dolaylı olarak, ailesinin ya da çevresinin karakteristik özelliklerini ve davranışlarını benimsediğini anlatan bir deyimdir. Bu söz, aileden ya da çevreden gelen mirası, kişinin kişiliği ve davranışları üzerinde nasıl etkili olduğunu vurgular. Yani, bir insanın davranışları ve karakteri, büyük ölçüde büyüdüğü ortamdan ve ailesinin özelliklerinden izler taşır.
Okumaya devam et
“Acısını çıkarmak” deyimi, bir kişinin kendisine yapılan bir haksızlık ya da kötü bir durumdan dolayı duyduğu öfkeyi ya da sıkıntıyı, aynı şekilde bir başkasına veya duruma yansıtması anlamında kullanılır. Genellikle, biri bir sıkıntı yaşadığında, bu sıkıntıyı başkalarına zarar vererek ya da onları kötü şekilde etkileyerek çıkarmaya çalışır. Bu deyim, bir tür “öfke transferi” ya da “intikam alma” anlamı taşır.
Okumaya devam et
Bu atasözü, insanların bir işe ya da duruma girdiğinde, o işin ya da durumun getireceği zorlukları ve sıkıntıları da kabul etmeleri gerektiğini anlatır. Yani, herhangi bir işin ya da durumun sorumlulukları ve sonuçlarıyla birlikte gelir. Bu söz, bir yola çıkan, bir hedefe ulaşmaya çalışan ya da bir duruma giren kişilerin, o sürecin zorluklarıyla da karşılaşacaklarını vurgular.
Okumaya devam et
Bir zamanlar bir köyde, iyi kalpli ve dürüst bir adam yaşarmış. Çalışkan, çevresine yardımsever ve ahlaklı biriymiş. Ancak zamanla köydeki bazı arkadaşlarının etkisiyle alkol almaya başlamış. İlk başlarda bu, onun hayatında küçük bir eğlence gibi görünmüş. Akşamları arkadaşlarıyla birlikte içki içip sohbet etmek, zamanla onu daha fazla alkol tüketmeye teşvik etmiş.
Okumaya devam et
Bir zamanlar bir köyde, Allah’a inanan, dürüst ve temiz kalpli bir adam yaşarmış. Bir gün, şeytan bu adamı kandırmak için onun peşine düşmeye karar vermiş. Şeytan, bir gece rüyasında adama yaklaşarak ona şöyle demiş:
Okumaya devam et
Bir zamanlar, Osmanlı İmparatorluğu‘nun geniş topraklarında, Samsun yakınlarında küçük bir köyde Ali adında cesur bir genç yaşardı. Ali, köyün en sağlam yapılı, en zeki ve cesur delikanlılarından biriydi. Ailesiyle birlikte tarım ve hayvancılıkla uğraşan Ali, köydeki herkesin takdirini kazanmıştı. Fakat bir sabah, köyün ileri yaştaki muhtarı, Mustafa Efendi, köy halkını toplayarak önemli bir duyuru yaptı:
Okumaya devam et