Bir zamanlar, geniş ve bereketli bir çiftlikte, güzel bir Civciv yaşarmış. Bu Civciv, dünyaya geldiğinden beri her zaman annesinin etrafında koşar, çok çalışkan ve çok meraklıymış. Öğrenmek istediği çok şey varmış, özellikle de tarlada, ağaçlarda ve yemliklerde neler olup bittiğiyle ilgilenirmiş.
Bir sabah, Civciv kafasını dışarı uzattığında bir ses duymuş. Hemen sesin kaynağını aramış ve bir Kumruyu ağacın dalında şarkı söylerken bulmuş. Kumru’nun neşeli şarkıları, güneşi selamlar gibi melodik ve huzurluymuş.
Civciv, Kumru’yu görünce şaşkınlıkla yaklaşmış ve merakla sormuş:
“Merhaba Kumru! Senin her sabah şarkı söylemen ne kadar güzel! Ama sana bir şey soracağım: Neden sabahları bu kadar neşeli bir şekilde şarkı söylüyorsun? Ben hep çalışmak zorunda kalıyorum, tarlada koşuyor, tohumları arıyor, her zaman bir şeyler yapıyorum. Şarkı söyleyebilmek için zamanım yok.”
Kumru, Civciv’in sözlerini dinleyip gülümsedi. “Ah, Civciv, şarkılarımda bir huzur buluyorum, ama aynı zamanda şarkılarım da bana güç veriyor. Her şey bir denge meselesi. Huzurlu kalabilmek ve sevinçle yaşamak, sadece çalışarak değil, bazen dinlenerek ve keyif alarak da sağlanır.”
Civciv kafasını sallayarak, “Ama senin gibi hiç dinlenemem ki! Annem ve diğer tavuklar sürekli işler peşinde koşuyor. Tohumları bulmak, buğdayları almak ve her gün yeni bir şeyler yapmak zorundayız,” diyerek biraz üzgün bir şekilde başını eğmiş.
Kumru, yumuşak bir şekilde civcive yaklaşmış ve şöyle demiş:
“Çalışmak çok önemli, Civciv, ama unutma ki ne kadar çalışırsan çalış, bedenin ve ruhun bir süre sonra tükenir. Ben de çalışırım, ama aynı zamanda şarkılarla ruhumu beslerim. Hem çalışmak hem de dinlenmek, insanın ya da bir kuşun en büyük gücüdür. Eğer sadece çalışırsan, ruhun yorulur. Oysa biraz keyif almak ve hayatın tadını çıkarmak da çok kıymetlidir.”
Civciv, Kumru’nun sözlerini dinlerken bir an düşündü. “Ama nasıl şarkı söyleyebilirim ki? Tarlada çalışırken hep bir şeyler aramakla meşgulüm.”
Kumru, Civciv’in biraz umutsuzlaştığını fark etmiş ve gülümseyerek ona şöyle demiş:
“Her an şarkı söylemen gerekmiyor. Ama bazen kısa bir mola vermek, kafanı biraz dinlendirmek, belki de sadece güneşin altında durup etrafına bakmak sana güç verecektir. Öylece bir kuşun uçuşunu izle, rüzgarı hisset, ya da bir çiçeğin nasıl açtığını gözlemle. Bu, sana neşelendirici bir şarkı gibi gelir.”
O gün, Kumru’nun önerisiyle Civciv, bir süreliğine çalışmaktan uzaklaşıp biraz da etrafına bakmaya başlamış. Güneşin ışıkları altında birkaç dakika oturmuş, uzaklarda kuşların cıvıltılarını dinlemiş, çiçeklerin nasıl açtığını izlemiş. Bütün bunlar, ona hiç beklemediği kadar huzur vermişti. İşin aslında, sadece çalışmanın değil, aynı zamanda dinlenmenin ve etrafındaki güzelliklerin farkına varmanın da önemli olduğunu fark etti.
Ertesi gün, Civciv annesinin yanında çalışırken, bazen Kumru’nun şarkılarının içindeki huzuru hissetmeye başladı. İşlerini yaparken bir yandan da kafasında şarkılar mırıldanıyor, etrafındaki güzellikleri fark ediyordu. Her şeyin bir dengesi olduğunu anlamıştı: hem çalışmak hem de bazen durup keyif almak gerektiğini…
Fablın Dersi:
Çalışmak çok önemli olsa da, bazen dinlenmek ve etrafımızdaki güzellikleri fark etmek de bir o kadar kıymetlidir. Hayatın dengesini bulmak, hem iş hem de keyif almakla mümkündür. Eğer sadece çalışırsak, ruhumuz tükenebilir. Dinlenmek ve huzur bulmak, bizi daha güçlü kılar.