Bir varmış, bir yokmuş… Uçsuz bucaksız çiçek tarlalarının ortasında, rengârenk kır çiçeklerinin arasında huzurla yaşayan çalışkan bir Arı varmış. Bu arı, sabahın ilk ışıklarıyla birlikte kovandan çıkar, tarlaları gezer, en güzel çiçeklerin özünü toplar, sonra da büyük bir özenle bal yaparmış.
Aynı bölgede bir de Sinek yaşarmış. Ama bu sinek, Arı gibi çalışkan değilmiş. Genelde çöplerin, pisliklerin etrafında dolaşır; nektar aramakla uğraşmaz, en kolay yoldan karın doyurmanın peşindeymiş.
Bir gün, Arı tatlı tatlı bir lavanta çiçeğinin üzerine konmuş, nektar topluyormuş. Sinek, onu görünce alaycı bir sesle yaklaşmış:
“Ah, zavallı Arı! Her gün sabahtan akşama kadar çalış, didin… Sonunda elde ettiğin şey biraz bal. Değer mi bu kadar çabaya?”
Arı, hiç istifini bozmadan çalışmaya devam etmiş. Sonra başını kaldırıp sakince cevap vermiş:
“Ben çalışmamın sonucunda hem kendim için hem de başkaları için faydalı bir şey üretirim. Yaptığım bal, sadece benim değil, insanlar ve diğer canlılar için de şifadır. Sen ne yapıyorsun peki?”
Sinek güldü. “Ben mi? Ben özgürüm! Canım nereyi isterse oraya uçarım. İster çöpe, ister pisliğe, ister sofralara. Ne kovan derdim var, ne görevim, ne de çiçek seçme zahmetim.”
Arı bir an durup düşündü. Sonra şöyle dedi:
“Sen özgürlük zannediyorsun ama aslında amaçsızca savruluyorsun. Benim emeğim bir düzene hizmet ediyor. Çiçeklerin döllenmesine yardımcı oluyorum, bal yapıyorum, doğaya katkı sağlıyorum. Sen ise sadece var olmakla yetiniyorsun.”
Sinek sinirlendi. “Ben öyle mutluyum. Kimseye hesap vermem. Hem senin kadar yorulmuyorum.”
O sırada yakındaki bir piknik alanına insanlar gelmeye başladı. Masaların üzerine yiyecekler kondu. Sinek hemen heyecanla oraya uçtu. “Görüyor musun işte! Hazır nimet! Hiç çalışmadan bayram gibi bir sofra!”
Fakat insanlar sineği görünce elleriyle onu kovalamaya başladılar. Kimisi gazete ile üstüne vurdu, kimisi peçeteyle… Sinek oradan oraya kaçarken, Arı yavaşça uzaklaşıyordu.
Sonra, piknikçilerden biri, yanındaki çocuğa şöyle dedi:
“Bak oğlum, bu Arılar çok kıymetli. Onlar olmazsa çiçekler büyümez, meyveler oluşmaz. Bal da yiyemeyiz. O yüzden onlara zarar verme.”
Arı, uzaktan bu sözleri duymuş ve tebessüm etmişti. O gün anlamıştı ki, gerçek değer, sessizce ve sabırla yapılan işlerde gizlidir.
Fablın Dersi:
Her canlı kendi yolunu seçer. Ama çalışkanlık, azim ve başkalarına fayda sağlamak, her zaman boşa gitmeyen bir yoldur. Özgürlük, sorumsuzlukla karıştırılmamalıdır. Gerçek değer, başkalarının da yararına olan işler üretmekten geçer.