Bir zamanlar, uzak bir köyde güzel, yeşil bir ormanın içinde, sakin ve huzurlu bir inek yaşarmış. Bu inek, diğer tüm ineklerden farklı olarak, her gün ormanın derinliklerine gidip, çiçeklerin arasında dolaşmayı ve oradaki canlıları izlemeyi çok severmiş.
Bir gün, ormanda dolaşırken, kuytu bir köşede bir ses duymuş. Küçük bir kuzu, ormanın derinliklerinde kaybolmuş ve korkmuş bir şekilde ağlıyormuş. İnek, hemen kuzuyu bulmuş ve ona yardım etmeye karar vermiş. Kuzu, “Ben burada kayboldum, geri dönemedim” demiş, gözlerinden yaşlar süzülerek.
İnek, nazikçe kuzuya yaklaşarak, “Merak etme, seni eve götürürüm,” demiş ve kuzuyu sırtına almış. Birlikte ormanın en güzel yollarından geçerek, kuzunun evine ulaşmışlar.
O günden sonra, inek ve kuzu birbirlerinin en yakın dostları olmuşlar. İnek, her sabah ormanın derinliklerine gittiğinde, kuzu da ona eşlik etmeye başlamış. İkisi birlikte nehir kenarlarında oynar, çiçekler toplar ve ağaçların gölgesinde dinlenirlermiş. İnek, dostluğun ne kadar değerli olduğunu öğrenmiş ve her gün yeni bir maceraya atılmak için sabırsızlanmış.
Ve böylece, ormandaki tüm hayvanlar birbirlerine yardım etmeyi, sevgi ve dostluğu en önemli değer olarak kabul etmişler. İnek ve kuzu, bu masalı herkese anlatırlarmış: “Gerçek dostluk, her zorluğun üstesinden gelir!”