Sözlü Edebiyat Dönemi, yazının bulunmadığı ve yazılı eserlerin henüz yaygınlaşmadığı bir dönemde, halkın kültürel birikimini, duygularını ve düşüncelerini sözlü olarak aktarılmasıyla oluşmuş bir edebiyat dönemidir. Bu dönemde, edebi eserler genellikle halk arasında şifahen, yani ağızdan ağza aktarılmış ve kuşaktan kuşağa devam etmiştir. Bu gelenek, özellikle Türk halkının edebiyat tarihinin en eski dönemlerinde oldukça yaygın olup, bu dönemdeki eserler, Türklerin tarih, kültür, inançlar, gelenekler, kahramanlık ve doğa anlayışı gibi birçok alandaki toplumsal değerlerini yansıtmaktadır. Sözlü edebiyat, Türk edebiyatının temellerini atmış ve ilerleyen yazılı döneme de önemli bir katkı sağlamıştır.
1. Sözlü Edebiyatın Tanımı ve Özellikleri
Sözlü edebiyat, yazılı metinlerin olmadığı bir dönemde ya da yazılı eserlerin henüz yaygınlaşmadığı bir toplumda, halkın edebi ürünlerini sesli olarak, sözle oluşturduğu edebiyat türüdür. Sözlü edebiyatın temel özelliği, metinlerin birebir bir şekilde yazıya geçirilmeden aktarılmasıdır. Bu dönemdeki eserler şunlarla karakterizedir:
- Doğaçlama: Sözlü edebiyatın en belirgin özelliklerinden biri, doğaçlama (improvize) olmasıdır. Şairler ve halk ozanları, bir ortamda spontane olarak şiirler söyleyebilir, hikâyeler anlatabilir ve bunları canlı bir şekilde halkla paylaşabilirdi.
- Tekrar ve Ezberleme: Eserler çoğunlukla ezbere söylenir ve halk arasında yayılır. Bu yüzden, sözlü edebiyatın eserleri daha kolay hatırlanabilir ve halk arasında uzun süre yaşatılabilir. Aynı zamanda, şairlerin ve ozanların söyledikleri ezgiler ve kalıplaşmış dizeler, halkın hızlı bir şekilde ezberlemesini sağlar.
- Gözlemler ve Hikayeler: Şair ve ozanlar, toplumsal yaşamdan, savaşlardan, kahramanlıklardan, aşk ve doğa sevgisinden beslenen ürünler ortaya koyarlar. Bu eserlerde toplumsal değerler, halkın günlük yaşamı ve insanlık halleri işlenir.
- Melodik ve Ritmik Yapı: Sözlü edebiyatın çoğu ürününde, metinler belirli bir ritme ve melodiye dayanır. Müzikal bir yapıya sahip olan bu ürünler, daha kolay söylenip halk arasında yayılmasını sağlar.
- Anonimlik: Sözlü edebiyatın eserleri genellikle anonimdir, yani şairin ya da yazarın adı belirli değildir. Eserler halk arasında yaşar ve gelişir, bu yüzden yazarlar zamanla unutulur. Ancak bazı şairler ve ozanlar, ün kazanarak eserlerini oluşturmuşlardır.
2. Sözlü Edebiyat Türleri
Sözlü edebiyat, birçok farklı türde eser üretmiştir. Bu türler, hem halkın yaşamını hem de bireysel duyguları, toplumsal olayları yansıtır. İslamiyet öncesi Türk edebiyatında ve sonrasında da devam eden sözlü edebiyat türleri şunlardır:
a) Destanlar
Destanlar, halkın kahramanlık ve yiğitlik temalarını işleyen uzun şiirlerdir. Kahramanlar, büyük savaşlar, tarihsel olaylar ve ulusal kahramanlıklar destanlarda işler. Bu destanlar, halkın sosyal ve kültürel yapısını yansıtır. Türk destanları, yalnızca edebi metinler değil, aynı zamanda tarihî ve kültürel belgeler olarak da büyük önem taşır.
- Oğuz Kağan Destanı: Türk milletinin tarihindeki ilk kahramanlık destanlarından biri olan Oğuz Kağan, Türklerin kurucu kahramanı olarak anlatılır.
- Alp Er Tunga Destanı: Türklerin ilk kahramanlarından biri olarak kabul edilen Alp Er Tunga’nın yiğitlikleri anlatılır.
- Manas Destanı: Kırgız halkına ait bir destandır. Manas, Kırgız halkının büyük kahramanıdır ve destanı, Türk dünyasında önemli bir yer tutar.
b) Koşuklar
Koşuklar, genellikle dörtlüklerden oluşan kısa şiirlerdir. Bu türde halk, bireysel duygularını, doğa sevgisini, aşkı, kahramanlıkları, doğa olaylarını ve toplumsal olayları anlatır. Koşuklar, halk arasında kolayca söylenip paylaşılabilecek nitelikte basit ve etkili eserlerdir.
c) Sagu
Sagular, ölen kişinin ardından söylenen ağıt türüdür. Ölüm, yas ve kayıp temaları işlenir. Bu türdeki şiirler, hem bireysel hem de toplumsal anlamda büyük bir öneme sahiptir. Şairler, ölen kişinin erdemlerini, yiğitliklerini ve topluma kattığı değerleri övgüyle anlatır.
d) Türkü ve Şarkılar
Türküler, halkın günlük yaşamındaki duygusal hallerini, aşklarını, sevinçlerini ve kederlerini anlattığı kısa, melodik eserlerdir. Aynı zamanda toplumsal olaylara da değinilir. Bu tür, genellikle bireysel duyguları yansıtmakla birlikte toplumsal mesajlar da verir.
e) Hikâyeler ve Fabl
Hikâyeler, genellikle bir olayın ya da yaşamın kısa bir bölümünün anlatıldığı, ders verici özelliği olan kısa anlatılardır. Fabl türü de benzer şekilde hayvanlar aracılığıyla öğüt vermek için kullanılan kısa hikâyelerdir.
f) Atasözleri ve Deyimler
Atasözleri ve deyimler, halkın birikmiş deneyimlerini kısa ve öz bir şekilde aktaran, derin anlamlar taşıyan sözlerdir. Bu sözler, halk arasında nesilden nesile aktarılmış, toplumun ortak değerlerini, yaşam bilgeliğini yansıtmaktadır.
3. Sözlü Edebiyatın Türk Kültüründeki Yeri
Sözlü edebiyat, Türk kültürünün temel taşlarından biridir. Göçebe yaşam tarzı, yazının olmadığı dönemde, Türk halkının düşünsel, kültürel ve sanatsal ürünlerini sözle aktarmasına zemin hazırlamıştır. Sözlü edebiyat, halkın yaşam tarzı, değerleri, inançları ve tarihini doğrudan anlatan önemli bir araçtır. Ayrıca, dede gibi halk ozanları, sözlü edebiyatın en önemli temsilcilerindendir. Bu kişiler, hem anlatıcı hem de şair olarak halkın hafızasında önemli bir yer tutmuşlardır.
Sözlü edebiyat, Türk milletinin kültürel belleğini oluşturmuş ve bu sayede Türk halkı, yaşadığı olayları, kahramanlık hikâyelerini, toplumsal değerleri gelecek nesillere aktarmıştır. Sözlü gelenek, yazılı edebiyatın gelişmesiyle birlikte şekil değiştirmiş olsa da, hâlâ Türk kültüründe önemli bir yer tutmaktadır. Örneğin, dede geleneği, köylerde ve kasabalarda halkla buluşarak edebi bir aktarım biçimi olarak varlığını sürdürmüştür.
4. Sözlü Edebiyatın Devamı ve Etkileri
Sözlü edebiyat, yazılı edebiyatın gelişmesinin ardından da etkisini sürdürmüştür. Özellikle halk şairleri, ozanlar ve aşıklar, bu gelenekleri devam ettirerek, toplumsal olaylara ve bireysel duygu durumlarına dair şarkılar ve şiirler söylemeye devam etmişlerdir. Aşık edebiyatı, sözlü edebiyatın devamı olarak kabul edilebilir. Bu edebiyat türü, halkın değerlerini, sevinçlerini ve kederlerini dile getiren bir geleneği sürdürür.
Sonuç
Sözlü edebiyat dönemi, Türk halkının kültürel mirasını taşıyan ve kuşaktan kuşağa aktarılan bir dönemi ifade eder. Bu dönemde halkın duygusal ve düşünsel dünyası, anlatılan hikâyeler, şiirler, türküler ve destanlarla şekillendirilmiştir. Sözlü edebiyat, Türk edebiyatının temellerinin atıldığı ve kültürün yaşatıldığı önemli bir döneme ait bir mirastır.