En çok da hayata güçlüyüm diye haykıranlara gülerim ben
Hiçbir zaman dünyevi duygularını gizleyemeyenleri
Tövbekar dizginliklerini saklayamayanları
Hadsizlikleri ile ünlüdür onlar
Tıpkı savaşa gidip, neye yemin ettiklerini bilmeyenlerin
Neferleri gibi
Çağın çok gerisinde kaldı ruhum
Tanrım!
Daha kaç duygu durumuna böleceksin beni?
Bana bahşettiğin bu hayatı, yazarak tüketiyorum
Bazen kitabı okurken bile aheste aheste çevirir oldum
Sayfaların tozları garip bir melodi vermeye başladı
Tıpkı yaza geçmeden yaşanılan bahar gibi,
Akıyor kelimelerimin burnu ve gözleri.
Şöyle dönüp bir geçmişe bakıyorum, bir ton hatıra
Öylece donuk ruhla kaldım hayatın tam ortasında
Siyah beyaz bir fotoğrafı aldım elime
Ona baka baka sıkıştırıyorum o mirası avuçlarımda
Dönüp dolaşıp yine aynı şarkıyı açıyorum
”Sana söz veriyorum” diyordu şarkıda
Kırık iğneli bir plak gibi oldum duyunca,
Tanrım!
Daha kaç ayrı ayrı kalbe gömeceksin beni, ben durmadıkça.
Buz gibi ruhumun elçisi olduğum günden beri
Sahibinden kiralık sanrılar iliştiriyorum bakışlarıma
Merak etme sitemim yok artık sana
Bir yandan umut ekiyor, bir yandan haykırıyorum buna
Tanrım!
Beni daha ne kadar gönül sefili kılacaksın?
O belki alışır benim yokluğuma,
Ama
Ben alışamam onun varlığına ya da yokluğuna…
Mahlas: Selîmî