Alice Harikalar Diyarında Masalı

Alice ve Işıltılı Dünya

Bir zamanlar, adını duymayan bir köyde, Alice adında meraklı bir kız yaşardı. Alice, her şeyin nasıl işlediğini, dünyadaki her şeyin ardında bir sır olup olmadığını çok merak ederdi. Bir gün, güneşli bir öğleden sonra, ormanda dolaşırken, bir beyaz tavşan görüp şaşkınlıkla onu takip etmeye karar verdi. Tavşan, bir elindeki saati hızla kontrol ediyor ve “Geç kaldım!” diye mırıldanıyordu. Alice, tavşanın peşinden koşarak, ormanın derinliklerine doğru ilerledi.

Birdenbire, Alice bir çukura düşmeye başladı. Çukur o kadar derindi ki, düşerken zamanın nasıl geçtiğini anlayamadı. Düşüşü sonunda yavaşladı ve sonunda bir yumuşak zemine indi. Gözlerini açtığında, kendini tamamen farklı bir dünyada buldu. Burada her şey farklıydı: ağaçlar rengarenk, çiçekler konuşuyor, taşlar dans ediyordu. Alice, “Bu… nereye geldim?” diye sordu ama cevabını alamadı.

Hemen arkasına döndü ve beyaz tavşanı tekrar gördü. Tavşan, bir kapıdan geçip kayboldu. Alice, bu gizemli dünyanın sırlarını keşfetmeye karar verdi. Kapıyı bulduğunda, oldukça küçük olduğunu fark etti. Fakat yanında bir anahtar vardı. Anahtar küçük kapı için fazlasıyla büyüktü, ama bir şekilde bu anahtar kapıyı açabilirdi.

Alice anahtarı kullanarak kapıyı açmaya çalıştı, ama geçiş yapamayacak kadar küçüktü. Hemen bir şişe buldu ve üzerinde “İç” yazılı olduğunu gördü. Şişeyi içtikten sonra bir anda küçüldü ve kapıdan geçebilecek kadar minik oldu. İçeri girdiğinde, karşısına çok daha garip bir dünya çıktı: devasa mantarlar, uçan balıklar ve rüzgarla savrulan parlak renkli yapraklar vardı.

Bir süre sonra, Alice bir kral ve kraliçe ile karşılaştı. Ama onlar, sadece göründükleri gibi değil, aynı zamanda içsel dürtülerini ve düşüncelerini simgeliyorlardı. Kraliçe, birden Alice’e yaklaşarak, “Burada her şeyin bir anlamı var. Ama bir anlamı olup olmadığını anlamak zor,” dedi. Alice, Kraliçe’nin bu sözlerine derinden düşündü ve kraliçeye, “O zaman ben ne yapmalıyım?” diye sordu. Kraliçe, gülümseyerek, “İçindeki cevabı bul. Dünya, her zaman düşündüğün gibi değildir,” diye yanıtladı.

Alice, dünyadaki garip olayları görmekle kalmadı, aynı zamanda özgürlüğün ve kendi içsel güçlerinin farkına vardı. Her bir figürle karşılaştıkça, kendini daha güçlü ve daha bilgili hissetmeye başladı. Bir yandan da tavşanı tekrar arıyordu, çünkü bu gizemli dünyanın sonunu keşfetmek için tavşanın rehberliğine ihtiyacı vardı.

Bir gün, Alice’in karşısına Tavşan tekrar çıktı, ama bu kez farklı bir halindeydi. Tavşan, ona yıldızların arasındaki yolu gösterdi ve “Gerçek her zaman içindedir, bakmayı bilmelisin,” dedi. Alice, tavşanın sözleri üzerine yıldızları izlemeye başladı. Birden, çok daha fazlasını anladı: hayatta her şey görünenin ötesindeydi.

Tavşan, Alice’e son bir adım daha attırarak, ona aynı zamanda farklı dünyaların kapılarını gösterdi. Ve o an, Alice’e fark etti ki, sadece bir yola gitmek değil, her an bir seçim yaparak doğru olanı keşfetmek mümkündü.

Yıldızlar, birer birer kayarken, Alice, içindeki gücü ve ışığı buldu. Gözleri parıldayarak, ormanın derinliklerine doğru yürüdü. Ve bir anda, gerçek dünya ile hayal dünyası arasındaki sınır kayboldu.

Alice, harikalar diyarından çıkarken, geriye sadece bir şey bıraktı: kendisiyle barışmış bir zihin, keşfetmeye hazır bir ruh.


Bu özgün Alice ve Işıltılı Dünya masalı, içsel keşif ve özgürlüğün önemini vurgular. Alice, dış dünyadaki tuhaflıkların ve garipliklerin arasında, en büyük keşfi kendisiyle yapar ve içindeki gücü bulur.

Please follow and like us:

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Back To Top